Gıdada hızlı fiyat artışı var GÜNCEL

Gıdada hızlı fiyat artışı var

Gıdada hızlı fiyat artışı var

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, temmuz ayı üretici market fiyatları, kuraklık ve girdi fiyatları konusunda yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmeler yaptı.

Bayraktar açıklamasına Türkiye’de son günlerde yaşanan yangınlar için geçmiş olsun dileklerini ileterek “Türkiye birbiri ardına çıkan orman yangınlarıyla sarsıldı. Ülkemizin çeşitli yerlerinde 28 Temmuz tarihinde başlayan yangınlarda ciğerlerimiz yandı. Bugüne kadar çıkan yangınların bir kısmı kontrol altına alınırken, bir kısmı ise maalesef halen devam ediyor. Yangının çıktığı ilk andan itibaren hem devlet yetkililerimiz hem görevli personellerimiz hem de yangın bölgesinde yaşayan vatandaşlar var gücüyle yangınlara müdahale ediyor.  Yangınlarda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve baş sağlığı diliyorum. Yangından etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” dedi.

Bayraktar, “Türkiye'nin dört bir yanındaki Ziraat Odalarımız, yangından etkilenen bölgelerimizdeki Ziraat Odalarımız vasıtasıyla, afetten zarar gören çiftçilerimizin acil ihtiyaçlarını gidermek üzere seferber oldular.  Çiftçilerimizin temel ihtiyaçları ile birlikte özellikle hayvancılık yapan çiftçilerimizin hayvanları için gerekli olan yem saman ve ot gibi ihtiyaçlarını da karşılıyorlar. Her zaman olduğu gibi bu dayanışma ruhunu gösteren Oda Başkanlarımızı ve çiftçilerimizi tebrik ediyorum.”

Bayraktar, temmuz ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının 4 kata yaklaştığını belirterek, “Temmuz ayında markette 26, üreticide 17 üründe fiyat artışı; markette 9, üreticide 9 üründe fiyat düşüşü; markette ve üreticide 7 üründe fiyat değişmedi.  Fiyatı en fazla artan ürün markette karpuz, üreticide kuru soğan; fiyatı en fazla düşen ürün markette çilek ve üreticide patates oldu” dedi.

Temmuz ayında markette en fazla fiyat artışının yüzde 57,33 ile karpuzda görüldüğünü bildiren Bayraktar, “Markette en fazla fiyat düşüşü yüzde 16,61 ile çilekte yaşandı. Çilekteki fiyat düşüşünü yüzde 16,37 ile kiraz, yüzde 8,33 ile marul, yüzde 3,52 ile patlıcan, yüzde 2,60 ile yeşil soğan, yüzde 2,45 ile pirinç, yüzde 2,05 ile zeytinyağı izledi” dedi.

Bayraktar, yıllardır ülkemizi etkisi altına alan kuraklığın 2021 yılında gündemin birinci maddesi olduğunu belirterek, bu afetin daha uzun bir süre de önemini artırarak yerini koruyacağının altını çizerek, “Sadece birkaç bölgeyi değil neredeyse bütün ülkeyi etkisi altına alan kuraklıkla beraber birçok ilimizde görülen don, dolu, fırtına, sel, heyelan, tropikal rüzgâr gibi sıra dışı meteorolojik olayların tarımsal üretimde meydana getirdiği ürün kayıpları tahminlerin oldukça üstünde seyretmektedir. Tarımsal ürün kaybının gıda sektörünün tedarik zincirinde oluşturduğu aksaklıklar ise hızlı fiyat artışlarına neden olmakta, böylece fırsatçılara da gün doğmaktadır” dedi.

Dünyada ve ülkemizde kuraklık riskine karşı bilimsel, ciddi ve kalıcı önlemleri şimdiden almazsak ve yeterli üretimi sağlayamazsak kısa zamanda gıda güvencesinden de bahsedemez bir duruma geleceğimizin vurgusunu yapan Bayraktar,  “Üretici ülkelerden ucuz buğday, et, süt ve diğer ürünleri temin etme imkânımız bir süre sonra ya kalmayacak ya da yüksek maliyetlere almak zorunda kalacağız. Bu ülkelerden alım yaptığımızda sadece ürün ithalatı yapmış olmayacağız, ‘gıda enflasyonu’ da ithal etmiş olacağız. Gerçekleşme ihtimali çok fazla olan bu durum ülkemizdeki birçok insanımızın gıdaya ulaşamaması demektir. Kaldı ki, paramız olsa da bazı ürünlerin ithalatı maalesef mümkün olmayacaktır. Gündemin ilk sırasına oturan kuraklık bize asla unutmamamız gereken bir gerçeği öğretti; ‘Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz’.

Bayraktar, “Devam eden pandemi riski sürecine bir de kuraklık riskini eklediğimizde; gelecek yıllarda gıda riskinin çok daha büyük boyutlarda olacağını söyleyebiliriz. Gerekli tedbirleri zamanında almayan ülkeleri önümüzde yıllarda zor günler bekliyor.  Ülkemizde daha önceki yıllarda duyduğumuz kıtlık ve erzak karnesi gibi kelimeleri kesinlikle unutmamalıyız ve kuraklık yüzünden bunlarla karşılaşmamak için en köklü tedbirleri almakta da asla gecikmemeliyiz. Pandemi sürecini yaşamaya başladığımız 2020 yılından bu yana, gıda güvenliği endişesi, iklim değişikliği gibi nedenlerle ithalatçı ülkelerin fazla alım yapmaları, ihracatçı ülkelerin ise ihracatlarını kısıtlamaları, durdurmaları veya stoklarını artırmak istemeleri gibi nedenlerle talep yönünde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu durum dünya fiyatlarında yukarı yönlü bir hareketlenmeye sebep olmuş, olmaya da devam etmektedir” dedi.

Bayraktar, “Diğer yandan buğday, kırmızı mercimek, ayçiçeği, soya, mısır gibi ithal etmek zorunda kaldığımız birçok ürün dikkate alındığında uluslararası piyasalarda yaşanan fiyat hareketlerinin ülkemiz piyasalarını doğrudan etkilediğini söyleyebiliriz. Buna kurdaki olası hareketlenme de eklenince ithal ettiğimiz ürünlerin maliyetleri tüketici fiyatlarını artıracaktır ve yüksek gıda enflasyonu riski devam edecektir. Şurası da bir gerçektir ki, artan fiyatlardan çoğu zaman yararlanamayan üreticiler aşırı fiyat dalgalanmalarından da olumsuz etkilenecektir. Kuraklığın giderek büyük kayıplara neden olduğu tarımsal üretimde ülkemizin kendi potansiyeline odaklanarak kuraklık riskini avantaja dönüştürme imkânı vardır.”

Bayraktar, “Önemli olanın yabancı ülkelerin üreticileri ile ithalatçı tüccarların gözetilmesi değil ülkemizin fedakâr üreticilerinin gerçekten desteklenmesidir. Üreticilerimiz kazanırsa, ülkemiz kazanır ve toplumumuz makul fiyatlarla satılan gıda ürünlerine her zaman kolayca erişebilir. Kuraklıktan fazlasıyla olumsuz etkilenen tarımsal üretimin daha çok desteklenmesinden sağlanacak ülkesel kazanç, ithalata dayalı tedarikten sağlanacak olan ve belli bir kesime yönelik kazançtan daha hakkaniyetli olacaktır. Kuraklık riskinin neredeyse kesintisiz bir doğal afete dönüştüğüne dair bütün işaretleri aldığımız bir dönemde tarımsal üretimi artırmak için acil olarak tedbirler almalıyız.”

Kuraklık sebebiyle yaşanan su sorunlarına dikkat çeken Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:“Sulanmayan alanların sulamaya açılması başta olmak üzere yapısal sorunlara odaklanmalı, eskiyen sulama kanalları yenilenmeli, basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı, kuraklığa dayanıklı tür ve çeşitler desteklenerek bölgelere göre ürün desenleri oluşturulmalıdır.

Ayrıca üreticilerimizin bu dönemde zaten yüksek olan elektrik ve su maliyetleri daha da artacağı için ivedi olarak elektrik ve sulama ücretlerinde indirime gidilmeli, üreticilerimize de verilen destekler artırılmalıdır.  Bu tedbirler sayesinde ülkemizi başkalarına muhtaç etmeyen üreticilerimizin, toprağı terk etmelerinin önüne geçmeliyiz” dedi.

Bayraktar, “Devletimiz kuraklığın olumsuzluklarını azaltacak olan böyle yatırımları üreticinin yapmasını beklemeden yapabilecek güçtedir. Aksi halde, çiftçilerimiz sulama sistemi pazarlayan şirketlerin ve buna kredi sağlayan kurumların pek çok şartını kabul etmek durumunda kalmakta ve kısa vadeli aşırı borçlanmaya katlanamayacaklarını görünce de bu sulama sistemlerini kurmaktan vazgeçmektedir. Tarımsal üretim için kullanılan kredi borçlarını, kuraklıktan dolayı mahsul alamadıkları için ödeyemeyen üreticilerin de mağduriyetleri giderilmelidir.”

Geçtiğimiz hasat döneminde üreticilerimizi en çok zorlayan konuların başında gelen girdi fiyatlarına ilişkin, “Büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz mazot, gübre, tohum, yem hammaddesi ve bitki koruma ürünleri fiyatları dünya fiyatları ve döviz kurlarının artmasıyla rekor seviyelere yükseldi” diyen Bayraktar, “Girdi kullanımında düşüşe sebep olacak bu durum tarımsal üretimde azalmayı beraberinde getirecek, ülkemiz gıda güvencesini olumsuz etkileyecektir. Son bir yılda, üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 123, DAP gübresi yüzde 158, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 75, besi yemi yüzde 60, süt yemi yüzde 63, elektrik fiyatları ise yüzde 56 artmıştır” dedi.

Bayraktar, “Üreticileri üretime küstürmemek için tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirler alınması, devletimizin yapması gereken en önemli konuların başında gelmektedir.

Gübrede verilen destekleri artırarak mazotta olduğu gibi gübre fiyatının yüzde 50’si destek olarak verilmeli, destek verilmeyen karma yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalıdır” dedi.